Bilecik, halk oyunları ve türküleri bakımından çok zengindir. Fakat türkü ve oyunların çoğu derlenmemiş, araştırılmamış ve milletimizin beğenisine sunulmamıştır.
Yörede oyunlar ve türküler iç içedir. Bütün türkülerin bir de oyunu vardır.
Türkülü oyunların bazıları hem erkekler hem de kadınlar tarafından oynanır. Aşağıdan Gelen Hanım Oynasın, Kız Pınar Başında Yatmış Uyumuş, Et Koydum Tencereye gibi. Fakat, oyun figürleri ve ritmi değişiktir. Bu sebeple kadınlar ve erkekler aynı anda oynayamazlar.
Erkekler daha çok şu türkülü oyunları oynarlar: Aşağıdan Gelen Hanım Oynasın, Et Koydum Tencereye Yar Geldi Pencereye, Mehmet’im Türküsü, Kâzım’ın Türküsü, Bilecik’in Altından Geçtim, Söğüt’ün Erenleri. Lefke’yi Kara Duman Bürüdü Zaptiyeler Kol Kol Oldu Yürüdü türküsü söylenerek seymen tutulur. (Erkekler kol kola girerek iki ileri bir geri yürüyerek bu türküyü söylerler.)
Kadın oyunları darbuka ile oynanır. Darbukanın yanında bir grup kadın türkü söyler. Oyunlar eşlidir. Karşılıklı oynanır. Oyuncular kaşık tutan ellerini, kaşık çalarak omuz hizasından aşağıya doğru ritimli şekilde indirir ve kaldırırlar. Omuz titreterek karşılıklı gidip gelme, birbirlerinin yerine geçme, daire şeklinde olma, çökme şeklinde oynanır. Bu oturarak çöküm, dağlardaki kekliklerin sekişi gibidir. Oyunlar genel-de ağırdır, bazı yerde hızlanır. Oyunların ağırlığı ne Osmanlı kadın deyimi içindedir.
Erkeklerin oyunları ise daha serttir. Sanki dövüşme gibidir. Müzik eşliğinde düşmanla savaşmaya, mücadele etmeye benzer. Düşman karşısındaki asaletini, oyunlarda gösterir efeler. Kaşıkların sesi ve savaştaki kılıçların şakırtılarını, atların nal sesini andırır. Mesela Et Koydum Tencereye oyununda savaş hali iyice bellidir. Hele ok atışları açıkça anlaşılır; yan yana sırt sırta düşmana ok atılır.
Oyunlar, ağırdan başlar, yavaş yavaş hızlanır. Karşılıklı ve daire şeklinde oynanır. Yere diz vurulur, oyuncular çökerek omuzlarını birbirine vurur. O sırada kolların aldığı durum, kişinin savaşta ok atma durumu gibidir. Meydan okuyuş vardır. Bu sırt sırta vuruş, omuz omuza gelme birliğin-beraberliğin kardeşliğin ifadesidir sanki. Güçlülüğün, mağrurluğun sembolüdür. Oyunlarda çalgı olarak saz, darbuka kaval, flüt, davul vardır. Oyun esnasında oyuncular türkü söylemez; saz çalanlar oyunun türküsünü söylerler.
Oyunlar, rast gele bir sırayla oynanmaz. Usta oyuncular ilk oyundan başlayıp, sırasını bozmadan son oyuna kadar oynarlar;oyun bozanlık büyük ayıptır.
Oyunların sırası şöyledir:
Bilecik çiftetellisi, karşılama, Bilecik zeybeği ve Söğüt’ün erenleri.Kadınlar ise aşağıdan gelen hanım oynasın, ay oğlan Tatar mısın, oğlan adı İsmail, kız pınar başında, et koydum tencereye, kralın kızı, halıyım ben (Dodurga Zeybeği), cezayeri’nin harmanları savrulur, elmalar ezik olur dalında nazik olur gibi türkülü oyunları oynarlar.
Oyunlar kadın erkek bir arada oynanmaz. Kadın ile erkek tarlada, bağda, bahçede çalışmada beraberdir. Fakat eğlence oyununda ayrıdırlar.
Erkek ve kadın oyunları kaşık ile oynanır. Kaşıkların sapları kesiktir. Uçlarında püskül olan şimşir ağaçtandır.
Kadınlar manili oyunlarda kaşıksız oynarlar. Baş parmak ile orta parmağın birleştirilip aşağı, yukarı hareketi ile müzik sesi çıkartarak oynarlar. Oyun sözlerinde ise, iki elini birleştirip işaret parmakları sağ elin parmağı yukarı, sol aşağı çekilerek musiki sesi çıkartılarak oynanır.